Kariyerindeki en büyük başarıyı “Umudunu Kaybetme” (2006) filmi ile yakalayan İtalyan film yönetmeni Gabriele Muccino, ardı ardına yaptığı aşk filmlerine, bir aile olmayı başaramamanın ve evlilik süresince yaşanan sorunların çocuk üzerindeki bazen kalıcı olabilen etkilerine sarsıcı bir bakış açısıyla değindiği “Babalar ve Kızları” ile şimdilik son vermiş gözüküyor.
Davis ailesi, mesleği yazarlık olan baba Jake Davis, eşi Patricia ve küçük kızları Katie'den oluşan üç kişilik bir ailedir. Ailecek yaptıkları bir araba yolculuğu sırasında Patricia, Jake ile nedeni kıskançlık olan hararetli bir tartışmaya girer. Katie olup bitenleri arka koltuktan endişeli gözler ile takip ederken, Jake direksiyonun kontrolünü kaybeder ve kaza sonucunda da eşi Patricia hayatını kaybeder.
Bu acı olay sonrası Jake yalnızca küçük kızının tüm sorumluluklarını üstlenmek zorunda kalmayacak, aynı zamanda, kazada geçirdiği beyin travmasına bağlı olarak belirsiz aralıklarla gelen krizler ile de mücadele edecektir. Katie'den uzak kalmayı istemediği için tedavi olmaya ilk başta karşı çıksa da, doktorunun, durumunun daha da kötüye gidebileceğini ve bunu kızının iyiliği için yapması gerektiğini söylemesi üzerine nihayet ikna olur.
Jake'in 7 aylık tedavi süresinde küçük Katie, teyzesi Elizabeth ve eniştesi William ile birlikte kalır. Babasının geri döneceği güne kadar, son derece iyi şartlar altında hayatına devam edecektir. Katie'nin küçüklüğünü oynayan Kylie Rogers'ın film boyunca kusursuza yakın bir performans sergilediğini ve sadece ayrılık sahnesindeki oyunculuğuyla bile filmi hatırlanmaya değer kıldığını söylemeliyim.
Tedavi sona erdiğinde Jake büyük bir heyecanla Katie'yi almaya gider. Ancak şok bir gelişme ile karşılaşacağından habersizdir. Elizabeth ve William, Katie'yi evlatlık edinmek istediklerini söylerler. Bu garip kararın altında yatan sebeplerden bir tanesi de Elizabeth'in, kardeşi Patricia'yı Jake'in öldürdüğünü düşünmesi ve ona içten içe nefret duymasıdır.
Elizabeth ve William'in ısrarlarına aldırış etmeyen Jake, Katie'yi kucakladığı gibi evi terk eder.
Filmin ikinci yarısında, Katie'nin gençliğinin Amanda Seyfried tarafından canlandırıldığı döneme geçilir. Sorunlu çocuklarla uğraşan bir tür kamu işinde çalışan genç Katie, dengesiz bir cinsel hayata sahiptir ve bundan rahatsızlık duymamaktadır. Babası Jake'i neden aramadığının cevabı ise filmin sonunda belli olacaktır. Çünkü gelişen olaylar artık hem geçmişin, hem de geleceğin gözünden aktarılmaya başlanmıştır. Bu tercihin filme akıcılık kattığını düşünsem de, ilk zamanlar gözyaşlarına üzüldüğüm masum Katie'nin, içinde neler olup bittikten sonra seks bağımlısı ve sorunlu bir insana dönüştüğünü görememenin bir tür kopukluk olduğuna inanıyorum. Sanki sebebin üzerinden yüzeysel bir şekilde geçilip, direkt sonuca bağlanılmış gibi bir izlenim yaratıyor.
Katie, bir eğlence ortamında Cameron isimli genç bir yazar ile tanışarak önceden farkında olmadığı hayatındaki sorunlar ile henüz yüzleşecektir. İlk defa birine aşık olmanın tatlı heyecanını yaşayan Katie, yine de bazı yanlışlarından vazgeçmeyecek ve ikili, birbirlerini kabullenmekte ciddi sorunlar yaşayacaktır. Bu sırada Katie, Lucy isimli annesini kaybettiği günden beri konuşmayan küçük bir kız ile özel bir ilişki kurar ve ona her geçen seans daha çok bağlanır.
Geçmişin izleyiciye sunulduğu yerlerde ise Jake, oldukça zor dönemlerden geçmektedir. William ile davalık olmuştur ve yazarlıktan kazandığı para ile her zamankinden zor geçinmektedir. Buna rağmen küçük Katie'ye hiçbir şeyi belli etmemeye çalışır. Tek yaşam sebebi olarak kızını gören ve son derece anlayışlı, sevgi dolu bir babayı oynayan Russell Crowe'u ne kadar övsem azdır diye düşünüyorum.
Dava dönemi yaklaştıkça Jake daha umutsuz ve öfkeli biri olur. Bir şeylerin yolunda gitmediğini artık Katie de anlamaya başlamıştır. Jake Davis'in 3 ay gibi kısa bir sürede yazdığı “Babalar ve Kızlar” kitabının sırrı ise tatmin olmasam da sürprizler ile dolu olduğunu söyleyebileceğim finalde ortaya çıkacaktır.
“Fathers and Daughters”ı son yılların en iyi dram filmleri arasında gördüğümü belirtirken, en kısa zamanda izlenilmesini de şiddetle tavsiye ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder