“Genç Bakire Kaynağı'nın (The Virgin Spring) çekilişi sırasında kuzey illerinden Dalarna'daydık; bir mayıs sabahının erken saatleriydi, aşağı yukarı yedi buçuk. Oralarda görünüm engebelidir; bizim takımsa, ormandaki küçük bir göl başında çalışıyordu. Hava çok soğuktu; zaman zaman, yağmurla donuklaşan kül rengi gökten tek tük kar lapaları iniyordu. Takım, yadırganası bir giyim çeşitliliği içindeydi: Yağmurluklar, muşamba üstlükler, İzlanda kazakları, deri ceketler, eski battaniyeler, arabacı kaputları, Ortaçağ cübbeleri. Adamlarımız, alıcının devinmesini sağlamak için, o çetin araziye otuz-otuz beş metrelik paslı, hurda bir ray döşemişlerdi. Hepimiz yardım ediyorduk -oyuncusu, elektrikçisi, makyajcısı, yazmanı, sesçisi-, başlıca amacımız ısınmaktı.“
“Biri ansızın haykırarak göğü gösterdi. Derken köknarların ta üstünden süzülen bir tuna gördük, derken bir tane daha, sonra birkaç turna daha, üstümüzde bir yuvarlak çizerek görkemle süzülüyorlardı. Hepimiz elimizdeki işi bırakıp turnaları daha iyi görmek için yakındaki bir tepeye koştuk. Orada uzun süre kaldık, kuşlar batıya dönüp ormanın üstünde görünmez oluncaya dek. Ve birden düşündüm: İsveç'te film çevirmek demek budur işte. İşte bunlar olabilir, eski donatımımız ve azıcık paramızla hep birlikte böyle çalışırız işte; işte böyle, ağaçların üstünde süzülen dört turna aşkına her şeyi yüzüstü bırakabiliriz ansızın.“
 | |
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder